Yükseköğretimde Veri Şeffaflığının Önemi: Karanlığa Gömülen Bir Sistem mi?

Yükseköğretimde Veri Şeffaflığının Önemi: Karanlığa Gömülen Bir Sistem mi?
Neden yükseköğretim verilerine erişim bu kadar önemli? Kamuya açık verilerin kısıtlanması eğitim sistemimizi nasıl etkiler? Bu sorular, günümüzde eğitim politikalarının en kritik konularından birini oluşturuyor. İşte bu yazıda, yükseköğretimde veri şeffaflığının neden vazgeçilmez olduğunu ve kısıtlamaların yol açabileceği tehlikeleri derinlemesine inceleyeceğiz.
Veri Şeffaflığı Neden Hayati Önem Taşır?
Yükseköğretim kurumlarının performansı, mezun istihdam oranları, öğrenci memnuniyeti gibi veriler, hem öğrencilerin hem de politikacıların karar alma süreçlerinde kritik rol oynar. Şeffaf veriler, eğitim kalitesinin artırılması ve kaynakların etkin kullanımı için olmazsa olmazdır. Örneğin, ABD'deki "College Scorecard" sistemi, öğrencilerin okul seçimlerini verilere dayanarak yapmalarını sağlıyor.
Ancak, son yıllarda bu tür verilere erişimin kısıtlanması, eğitim sisteminin hesap verebilirliğini tehdit ediyor. Veriler olmadan, hangi üniversitelerin başarılı olduğunu veya hangi programların iyileştirilmeye ihtiyacı olduğunu anlamak imkansız hale gelir.
Karanlık Bir Sarmal: Erişimin Kısıtlanmasının Sonuçları
Kamusal verilerin azaltılması, yükseköğretim sistemini bir karanlık sarmala sürükleyebilir. Öğrenciler, yetersiz bilgiyle yanlış kararlar alırken, politikacılar da etkili reformlar yapamaz. 2019'da Birleşik Krallık'ta yaşanan bir örnekte, bazı üniversitelerin mezun istihdam verilerini manipüle ettiği ortaya çıkmıştı. Şeffaf veri olmasaydı, bu skandal asla gün yüzüne çıkmayacaktı.
Daha da endişe verici olan, veri eksikliğinin eşitsizlikleri derinleştirebilmesidir. Düşük gelirli öğrenciler, kaliteli eğitim seçeneklerini belirlemekte daha fazla zorlanacaktır.
Küresel Perspektif: Hangi Ülkeler Doğru Yolda?
İskandinav ülkeleri, yükseköğretim veri şeffaflığı konusunda lider konumda. İsveç'in "Universitetskanslerämbetet" portalı, tüm üniversitelerin detaylı performans metriklerini sunuyor. Bu sayede öğrenciler, araştırmacılar ve politika yapıcılar veriye dayalı kararlar alabiliyor.
Avustralya ise "QILT" (Quality Indicators for Learning and Teaching) sistemiyle dikkat çekiyor. Öğrenci deneyimleri, mezun maaşları gibi 25'ten fazla göstergeyi kamuoyuyla paylaşıyorlar. Bu modeller, Türkiye dahil diğer ülkeler için ilham kaynağı olabilir.
Türkiye'de Durum: Neredeyiz ve Nereye Gitmeliyiz?
Türkiye'de YÖK'ün sunduğu "Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi" bazı verileri paylaşıyor ancak uluslararası standartların gerisinde kalıyor. Özellikle mezun takip verileri, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayıları gibi kritik göstergeler ya eksik ya da yetersiz detayda.
Oysa açık veri politikaları, üniversitelerimizin küresel rekabet gücünü artırabilir. Örneğin, ODTÜ ve Boğaziçi gibi üniversitelerin detaylı performans verileri paylaşması, hem uluslararası sıralamalarda yerimizi yükseltebilir hem de öğrencilerin doğru tercih yapmasını sağlayabilir.
Çözüm Önerileri: Veri Demokrasisi Nasıl Sağlanır?
1. Standartlaştırılmış veri setleri: Tüm üniversitelerin aynı metodolojiyle veri toplaması sağlanmalı.
2. Bağımsız denetim: Veri doğruluğunu kontrol edecek bağımsız kuruluşlar oluşturulmalı.
3. Kullanıcı dostu arayüzler: Öğrencilerin ve araştırmacıların verilere kolayca ulaşabileceği platformlar geliştirilmeli.
Güney Kore'nin "Higher Education in Korea" portalı bu konuda iyi bir örnek teşkil ediyor. Türkiye'de de benzeri bir sistem, eğitim kalitemizi görünür kılabilir.
Gelecek Senaryoları: Veri Karanlığı mı, Aydınlığı mı?
Veri şeffaflığı konusunda iki olası gelecek var: Ya veriye erişim daha da kısıtlanacak ve eğitim sistemi "kör uçuş" yapacak ya da açık veri politikaları benimsenecek ve sistem kendini sürekli iyileştirebilecek. Kanada'nın British Columbia eyaletinde uygulanan "Student Outcomes Dashboard", ikinci senaryonun başarılı bir örneği.
Unutmayalım: "Ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz" ilkesi, eğitim sistemimiz için de geçerli. Veri şeffaflığı olmadan, yükseköğretimde kaliteyi artırmak mümkün değil.